BELA VE MUSİBETLERİN HAYRI
İbni Abbas (r.a) diyor ki:
Vakti zamanında peygamberlerden biri Rabbine şikayet eder, der ki ‘Ey Rabbim! mümin kulların sana itaat ediyor, kötülük işlemekten kaçınıyor. Fakat bunlara karşılık onları dünya servetlerinden mahrum ediyorsun, üstelik de her türlü bela ve musibetleri başlarından eksik etmiyorsun.
Buna karşılık kafir kulların sana itaat etmiyor, her türlü kötülüğü işliyor. Fakat yine de bütün dünya servetlerini önlerine yığıyor ve her türlü bela ve musibetleri başlarından atıyorsun.Sebebi ne ola ki ?’
Bunun üzerine Yüce ALLAH (c.c.) şikayette bulunan peygamberine şöyle cevap verir:
‘Ey sevgili elçim! Kullarım da, başlarına gelen bela ve musibetlerde benimdir. Ayrıca her ikisi de beni bütün noksan sıfatlardan tenzih ederler. Şimdi mümini ele alalım. Müminin günahları vardır.
O yüzden onu dünya servetlerinden mahrum bırakıyorum. Üstelikde onun başına bela musibet veriyorum ki bunlar günahlarını silip süpürsün. Huzuruma çıktığımda onu iyilikleriyle mükafatlandırayım.
Kafire gelince o, dünyada servet içinde hayat sürüyor. Bela ve musibete de çarpmıyor. Kısacası kafiri dünyada rahat içinde yüzdürüyorum. Yüzdürüyorum ki yarın öbür dünyada huzuruma çıktığında kendisini kötülükleriyle çetin azabıma uğratayım.’